1948’de sürgüne gönderilen Filistinliler, yağmanın bir silaha dönüştüğü bir süreçte özel mülklerinden mahrum bırakıldı
1948 Savaşı sırasında, İsrailli savaşçılar ve siviller, Filistinlilere ait evleri, dükkânları, işletmeleri ve tarlaları yağmaladı. Bu acı gerçek, sonraki yıllarda bastırıldı ya da unutuldu.
On binlerce kişi, eski komşularının mallarını yağmalama sürecine katıldı. Bu kitlesel yağmanın etkileri, yalnızca bireylerin kişilikleri ya da ahlaki yapılarıyla açıklanamayacak kadar derin. Yağma, siyasi bir amaca hizmet ediyordu: Ülkenin Filistinli sakinlerinden arındırılması. Bu bağlamda, savaş sırasında yürütülen genel politikanın bir parçasıydı — Filistin ekonomisini çökertmek, köyleri yok etmek, terk edilmiş bölgelerde kalan mahsul ve ekinlere el koymak ya da onları tahrip etmek hedefleniyordu.
Bu sürece katılan Yahudi kamuoyu da, Filistinlilerin terk ettikleri köy ve şehirlere geri dönmesini engellemeye teşvik edilerek dolaylı şekilde ortak hale geldi. Devletin ilk yıllarında Yahudilerle Araplar arasında kalıcı bir ayrım sağlanması için, sıradan insanlar bu ayrımcılığa aktif biçimde dâhil edildi.
Adam Raz, birincil kaynaklara dayalı titiz araştırmalarıyla, bölgeyi ve dünyayı hâlâ etkileyen bu çatışmanın trajik bir anını gün yüzüne çıkardı. Nakba’nın ayrıntıları anlaşılıp belgelenmeye devam ettikçe, Filistinlilerin yaşadığı mağduriyetlerin telafi edilmesi ihtimali de giderek daha somut bir hâl alıyor.