Yahudilikte Kudüs Algısı

Eldar HASANOĞLU1

Bu makale, 23-24 Eylül 2017 tarihlerinde Ümraniye Belediyesi, İstanbul Medeniyet Üniversitesi ve Burak Derneği iş birliğinde gerçekleştirilen “Uluslararası Kudüs Sempozyumu (Dünü, Bugünü, Yarını)” isimli akademik etkinlikte sunulan tebliğlerden oluşan Geçmişten Günümüze Kudüs kitabından alınmıştır.

GİRİŞ

“Kudüs” veya İbranice adıyla “Yeruşalayim”,2 Yahudiler için kutsal bir şehirdir. Yahudilerin kıblesi sayılan Süleyman Mabedi’nin bulunduğu bu şehir, hem dini hem de politik bir merkez konumundadır.3 Başlangıcı itibariyle önce siyasi olarak merkez yapılan bu şehir sonradan süreç içerisinde dini bir anlam da kazanmış, İsrailoğulları için kutsal şehre, ibadet sırasında yüzlerini tuttukları kıbleye dönüşmüştür. Asırlar sonra Filistin topraklarında bir Yahudi devleti kurmayı hedefleyen Siyonistler de Kudüs’ün bu öneminin farkında olmuş ve bu şehri merkez olarak belirleyerek Yahudilerin desteğini temin etmeye çalışmışlardır. Burada önce Kudüs’ün kutsallaşma sürecine işaret edilecek, ardından Yahudi dini kaynaklarında Kudüs’le ilgili bilgiler anlatılarak Yahudilikteki Kudüs algısının genel bir portresi çizilmeye çalışılacaktır.

1. KUDÜS’ÜN KUTSALLAŞMA SÜRECİ

Kudüs Hz. Musa zamanında veya ondan sonraki yaklaşık 200 yıl zarfında İsrailoğulları için kutsal bir merkez olmamış, sıradan bir şehir sayılmıştır. Bu nedenle olsa gerek Yahudi kutsal kitapları içerisinde Hz. Musa’ya atfedilen Tora/Tevrat kısmında Kudüs’ün İbranice adı olan Yeruşalayim ifadesi geçmez. (Tevrat’ta Hz. İbrahim ve Kral Melkizedek ile münasebetini anlatan metinde yer alan Şalem beldesinin4coğrafi açıdan Kudüs’le aynı olduğu kabul edilir ve Şalem kelimesi bu şehre işaret ediyor şeklinde yorumlanır.5) Hatta Hz. Musa’nın halefi Hz. Yuşa’nın bu şehri ele geçirse de onu yerli sakinlerine bıraktığı kaynaklarda geçmektedir;6 bu durum Hz. Yuşa’nın Kudüs’ü ayrıcalıklı, önemli bir şehir olarak görmediğine işaret sayılabilir.7 Kudüs’le ilgili bilgiler müteakip dönemlerdeki peygamberlere vahyedildiği kabul edilen Neviim/Nebiler ve Ketuvim/Yazılar kısımlarında zikredilir.

Kudüs’ün Yahudiler için önemi Hz. Davut zamanından itibaren başlar.8 Kitab-i Mukaddes’te Kudüs şehri Hz. Davut dönemine kadar İsrailoğulları için herhangi bir dini bağlamda zikredilmemiş, hiçbir dini referansla anılmamıştır.9 O zamana kadar burası Yebusiler’in elinde olmuştur. Hz. Davut saldırarak bu şehri ele geçirmiş ve başkent ilan etmiştir. Onun Kudüs’ü siyasi bir merkez olarak seçmesinin, İsrailoğulları kabileleri arasındaki dengeleri gözetme adına stratejik gayelerle olduğu ifade edilmiştir.10 Hz. Davut İsrailoğulları’nın kutsal saydığı Ahit Sandığı’nı (Aron ha-Berit) Hebron’dan Kudüs’e getirtmiş, onu koymak için burada Tanrı Yahve adına mabet yapmak istemiş, fakat mabedin inşasının ona değil, soyundan gelecek krala kısmet olacağı kendisine bildirilmiştir.11 Oğlu Hz. Süleyman zamanında mabedin yapımı tamamlanınca, Kudüs İsrailoğulları için kutsal sayılan mabedi de barındırması hasebiyle artık dini bir anlam kazanmış, sadece siyasi merkez değil dini bir merkeze çevrilmiştir.12 Dolayısıyla şehir, dini boyutuyla İsrailoğulları’nın gündemine Hz. Davut ve Hz. Süleyman ile birlikte girmiş, kutsallaşmanın ilk adımları atılmaya başlamıştır.13Ne var ki Kudüs’ün kutsallığının Yahudiler arasında tam yerleşmesi asırlar almıştır. Hz. Süleyman döneminden M.Ö. 586’ya kadar devam eden I. Mabet Dönemi’nde Kudüs aşamalı olarak kutsallaşmış, kutsallık algısı toplum bilincinde II. Mabet döneminde yerleşik hale gelmiştir. 14Kitab-i Mukaddes Hz. Süleyman’ın vefatından sonra İsrailoğulları’nın hak yoldan sapmasıyla ilgili geniş bilgi verir. İlaveten, bu süre zarfında bâma adlanan ibadetgahlarda tapınan İsrailoğulları Kudüs’ü ayrıcalıklı ibadet merkezi olarak bilmemişlerdir. Kudüs’ün kutsallaşması Hizkiya (M.Ö. 727–697) ve Yoşiyahu (M.Ö. 640–609) zamanında aşama kaydetmiştir. İbadetin merkezileştirilmesi siyaseti gereği onlar bâma’lara karşı savaş açmış, Kudüs’teki mabedin alternatifi oldukları için bâma’lar ortadan kaldırmışlardır. Dolayısıyla, Kitab-i Mukaddes’te yer alan bilgilerden hareketle Kudüs’ün İsrailoğulları için önem kazanmasının aslında merkezileşme siyaseti gibi dünyevi bir planın sonucu olduğu, yani siyasetin dini boyuta yansıması olduğunu söylemek isabetli görünmektedir. Merkezileşme siyaseti neticesinde devlet güçlenecek ve komşu ulusların baskınlarına karşı koyabilecekti. Bu gaye her ne kadar politik olsa da ona götürecek vasıta dini mahiyet taşımıştır.15Kutsallaşma sürecindeki son aşama M.Ö. 586’da yaşanan Babil Sürgünü ile gerçekleşmiş, sürgün hayatı kutsallık düşüncesini güçlendirmiştir.16 Kaybedildikten sonra Kudüs İsrailoğulları için ayrıcalıklı ve kutsal hale gelmiştir. O zamana kadar İsrailoğulları’nın başkenti olsa da paganlığın kalıntılarıyla görece bulaşmış olan şehir, hem burada hem Diasporada yaşayan Yahudiler için giderek manevi bir merkeze dönüşmüştür.17

Kudüs, vatanı sembolize eden bir şehir kimliğine bürünmüş, bu bağlamda Diaspora Yahudilerinin anayurt özlemleri Kudüs’ün şahsında dile getirilmiştir.18 Kitab-i Mukaddes’e göre, Babil ırmakları kıyısında oturan halkın ana yurtlarını andıkça ağlayıp “Ey Kudüs, seni unutursam sağ elim kurusun. Seni anmaz, Kudüs’ü`i en büyük sevincimden üstün tutmazsam, dilim damağıma yapışsın!” (Mezmurlar 137) demeleri kutsallaşma sürecinin zirve noktasını ifade etmektedir.

2. KUTSAL ŞEHİR KUDÜS

Yukarıdaki bilgilerden de belli olduğu üzere, Kudüs İsrailoğulları’nın gündemine Hz. Davut ve Hz. Süleyman zamanında girmiş, Kudüs’ün kutsallığı aşamalı olarak gelişerek Yahudiler tarafından Babil’de sürgün hayatında nihai kabul görmüştür. Bu yüzden Kitab-i Mukaddes’in Tevrat kısmında Kudüs ismen zikredilmemiştir. Neviim ve Ketuvim’de özellikle kutsallaşma aşamaları ve sürgün dönemine ait kısımlarında Kudüs’le ilgili pek çok övgüye rastlamak mümkündür. II. Mabet dönemi literatüründe Kudüs’ün kutsallığının sosyal bağlamda yerleşmesine özen gösterilmiştir. Özellikle de Tannaim (M.S. I-II. yy) döneminin ortalarından yani M.S. II. yy.dan itibaren, yani II. Mabedin de artık mevcut olmadığı bir zamanda Kudüs rabbilerin söylemlerinde özel ihtimama mazhar olmuştur. M.S. 132’lerde Bar Kohba isyanının bastırılmasından sonra bölgede Yahudilerin mevcudiyeti yasaklandığında rabbiler bölgede ikamet etmenin faziletleri hakkında yorumlarda bulunmuş, bu yorumlarda Kudüs’ü odak nokta olarak bellemişlerdir.19

2.1. Kitab-ı Mukaddes’te Kudüs

Kudüs şehri Kitab-i Mukaddes’te Yeruşal(ay)im adının yanında Moriya (II Tarihler 3:l); Yebus (Hakimler 19:10); Siyon, Davut’un şehri (II. Samuel 5:7, 9; I Tarihler 1:5, 7) ve Ariel (Yeşaya 29:1); adaletin yurdu (Yeremya 31:23); inananlar şehri, barış şehri, doğruluk şehri (Yeşaya 1/26); Tanrı’nın şehri (Mezmurlar 46:4); orduların (sahibi) Yahve’nin şehri (Mezmurlar 48:8); mukaddes şehir (Nehemya 11:18) gibi isim ve nitelemelerle de zikredilmiştir. Şehrin Arapçadaki adı “el-Kuds” kelimesinin bu son isimden geldiği belirtilir.20

Kitab-i Mukaddes’te Kudüs ile Yahve arasında özel bir bağın var olduğu tasarlanır. Tanrı’nın hep Kudüs’te bulunacağı, bir nevi ismini buraya bağladığı21vurgulanmıştır. Tanrı’nın bu şehri kendi şehri olarak seçtiği ve ebedilik bu şehirde yaşayacağı belirtilmiştir.22“Yahve Siyon’da oturur”23pasajı bunun en bariz ifadesidir. Siyon dağının zerafetle yükseldiği, bütün yeryüzünün sevinci olduğu,24Siyon’un güzelliğin doruk noktası olduğu25övgüsü, eskiden insanlarla dolu olması, ulusların arasında ululuğu, şehirlerin arasında soyluluğu26vurgulanması Yahudilikte Kudüs’ün sahip olduğu konumun ihtişamından haber vermektedir. Aşığın maşukuna hitabında “Sevgilim, … Kudüs kadar şirinsin”27ifadesi Kudüs’e duyulan tutkudan haber vermektedir. Yine Kudüs’ün pek çok yerde övülmesine örnek olarak “Ayaklarımız senin kapılarında, ey Kudüs! Bitişik nizamda kurulmuş bir şehirdir Kudüs! … Esenlik dileyin Kudüs’e: “Huzur bulsun seni sevenler! Surlarına esenlik, saraylarına huzur egemen olsun!”28ifadeleri gösterilebilir. Aynı yerde geçen Kudüs’te yargı tahtlarının kurulduğu ifadesi, adil Yahve ile bağlantılı olan Kudüs’ün bir adalet dağıtma makamı olduğu şeklinde algılandığını ortaya koymaktadır. Nitekim Yeremya tarafından dile getirilen “O zaman Kudüs’e, `Yahve’nin tahtı diyecekler. Yahve’nin adını onurlandırmak için bütün halklar Kudüs’te toplanacak. Bundan böyle kötü yüreklerinin inadı uyarınca davranmayacaklar.”29söylemi de aynı anlamı ve imajı güçlendirmektedir. Yine Yeremya’nın dilinden “Kudüs güvenlik içinde yaşayacak. O, ‘Yahve bizim dürüstlüğümüzdür’ adıyla anılacak.”30söylemi bu şehrin adalet olan bağının bir metaforu olarak görülebilir. Benzer yaklaşım Yeşaya’da da görülmektedir. O Kudüs’ü dürüstlüğün şehri olarak nitelemektedir.31Bu söylemler, adil Yahve’nin ebedi yeri olan Kudüs’ün Yahudilikte dürüstlük sembolü ve adaletin, hakkın yeryüzündeki dağıtım merkezi imajına sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Daha önce de işaret edildiği üzere, “Babil ırmakları kıyısında oturup Siyon`u andıkça ağladık. … Ey Yeruşalim, seni unutursam, Sağ elim kurusun” şeklindeki yaklaşım, Yahudiler için Kudüs’ün, vatan topraklarının tamamını ifade ettiğini ortaya koymaktadır. Benzer yaklaşım Kitab-i Mukaddes’te pek çok yerde görülmektedir; Kudüs’ten bahsedilerek Yehuda topraklarının tamamı kastedilir. Bu, Kudüs’ün artık sıradan bir şehir olmayıp bir kavramı ifade ettiği ve merkeziliğin, seçilmişliğin bir ifadesi olarak yorumlanmış, metinlerde geçen “Kudüs’ün kızı” veya “Siyon’un kızı” gibi tabirlerinin de tüm krallığı, tüm Yahudi halkını ifade ettiği belirtilmiştir.32Fakat bu merkeziliğin ve kapsayıcılığın her zaman olumlu şekilde tezahür etmediği de unutulmamalıdır. İsrailoğulları’nın yaptığı kötülükler anlatılırken metinler bu kötülükleri metafor olarak Kudüs’e atfetmektedir.33Yeşaya’nın söylemlerinde Kudüs övülerek göklere çıkarıldığı ve tabiatüstü özelliklerle donatıldığı halde, Yeremya’nın bazı söylemlerinde putperestlik nedeniyle Kudüs’e yönelik olumsuzluk söylemler ve ayıplamalardan da bahsedildiği ve bununla dengenin kurulmaya çalışıldığı ifade edilmiştir.34Sürgün dönemine ait metinlere Kudüs’le ilgili genel bir özlem ve bekleyiş hali hâkimdir. Örneğin Yeremya Kudüs’ün yeniden kurulacağını, buralardan şükran ve sevinç sesleri duyulacağını haber vermekte,35Zekeriya da Yahve’nin Siyon’un halini kıskandığını ve oraya dönerek Kudüs’te oturacağını, Kudüs’e hakikatin şehri deneceğini, insanların meydanlarda oturacaklarını, kentin meydanlarının orada oynayan çocuklarla dolacağını haber vermektedir.36Hezekiel Kudüs’le ilgili vizyonunu anlatırken şehri olağanüstü bir detayla anlatmıştır.37Onun anlatılarındaki Kudüs sıradan bir şehir veya hatta alelade bir kraliyet şehri olmayıp Tanrı’ya özel bir mülk olduğu tasarlanmış, bu nedenle her türlü detaylara inilerek Kudüs’le ilgili ince ayrıntılar verilmiştir.38

Kitab-i Mukaddes Kudüs’le ilgili eskatolojik bilgiler de vermektedir. Bu vaatler Yahve’nin Günü adlanan gelecek zamanda gerçekleşecek bir günde vuku buralacaktır. Bu bilgilere göre her şeye egemen Yahve’nin Siyon dağında, Kudüs’te krallık edeceği bir zaman gelecek, bu sebeple ayın yüzü kızaracak, güneş utanacaktır.39Yine o gün büyük bir boru çalınacağı, Asur sürgününde kaybolanlarla Mısır’a sürgün edilenler gelip kutsal dağda, Kudüs’te Yahve’ye tapınacakları vurgulanır.40

Başka bir yerde Yeşaya’nın dilinden Tanrı Kudüs’e “Ey kasırgaya tutulmuş, avuntu bulmamış ezik kent. Taşlarını koyu harçla yerine koyacak, temellerini lacivert taşıyla atacağım. Kale burçlarını yakuttan, kapılarını mücevherden, surlarını değerli taşlardan yapacağım”41diye ümit aşılamaktadır. Nitekim bu gün Kudüs’ün kutsal olacağı, yabancılar bir daha orayı ele geçiremeyeceği, Kudüs’ün kuşaktan kuşağa süreceği, suçluların cezalandırılacağı vurgulanmıştır.42“Ben Yahve o gün Kudüs’te oturanları koruyacağım. … O gün Kudüs’e saldıran bütün ulusları yok etmeye başlayacağım”43ifadeleri, Yahve’nin eninde sonunda Kudüs’ü Yahudilere iade edeceği vaadini dile getirmekte, Yahudi topluma ümitlerini canlı tutmaktadır.

2.2. Rabbani Literatürde Kudüs

Rabbani literatür Kudüs’le ilgili bilgilerle özellikle zengindir. Bu bilgiler Kudüs hakkında menkıbeler (Agada) ve Kudüs’le ilgili özel ahkâm (Halaha) olmak üzere ikiye ayrılabilir. Ahkâmla ilgili hükümler genel olarak Kudüs’ün saflığını ve temizliğini korumayı, onun ayrıcalığını muhafaza etmeyi hedeflemektedir. İlgili menkıbeleri genel olarak analiz edildiğinde, bunların üç ana grupta toparlanabileceğini söylemek mümkündür: Hz. Davut’tan itibaren II. Mabedin yıkılmasına kadar (M.S.70) geçen süre zarfında Kudüs’le ilgili anlatılar; tarih içerisinde bu şehirle ilgili söylenen söylemler; Mesihi Dönem’de gerçekleşecek Kudüs hayali ile ilgili beklentiler. Dolayısıyla Kudüs rabbiler için sadece birer tarihsel veya coğrafi özel anlama sahip olmanın ötesinde bir ümidin, türlü belalar karşısında ayakta kalmak için sabrın motivasyonu olmuştur.

Yahudi din bilginleri rabbiler Eretz Yisrael’in dünyanın merkezi olduğunu, Kudüs’ün de Eretz Yisrael’in merkezi olduğunu söylemişlerdir.44Bu yaklaşım meşhur Yahudi filozof Filo tarafından da sergilenmiştir.45Kudüs’ün kendine özgü düzeni ve olağanüstü özellikleri olduğunu belirten46rabbilere göre Tanrı dünyayı yaratırken güzelliği on parçaya taksim etmiş, bunun dokuzunu Kudüs’e vermiştir.47Bu yüzden Kudüs’ün ihtişamını görmemiş birisi hayatında gerçek şehir görmemiştir.48Bunun olumlu yönünün yanı sıra Kudüs dünyanın olumsuzluklarının da 9/10’unu almış, geri kalan bir parça ise dünyaya dağıtılmıştır.49Tanrı’nın ve Tevrat’ın 70 ismi olduğu gibi Kudüs’ün de 70 ismi olduğu ifade edilmiştir; burada 70 rakamının Sami kültürdeki özel anlamı da gözden kaçmamalıdır.50Kudüs’e, yaratılıştaki özel konumu gereği kozmolojik önem atfedilmiştir. Rabbiler Hz. Âdem’in yaratılması için yeryüzünden alınan toprağın Kudüs’ten alınmış toprak olduğunu belirtmiş,51tüm dünyanın Siyon’dan yaratıldığı ifade edilmiştir.52Rabbiler göklerin kapısının Kudüs olduğunu belirtmişlerdir.53Kudüs’ün mübarekliğinin korunması bizzat Tanrı tarafından sağlanır; bu yüzden civar şehirlerde var olan dünya zevki imkânları Kudüs’te bulunmamaktadır.54Yine rabbiler tarafından dillendirilen Kudüs’te kimsenin yaralanmayacağı, ateşin Kudüs’te hiçbir yeri yakmayacağı, depremin Kudüs’te ev yıkmayacağı gibi abartılı ifadeler aynı bakışın sonucudur.55Dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar Yahudiler ibadet ederken Kudüs’e yönelmek zorundadırlar;56çünkü bu şehir ile Tanrı neredeyse özdeştir. Tanrı sadece Kudüs’ün kurucusu (bone Yeruşalayim) olmakla kalmayıp aynı zamanda Kudüs’te ikamet eder (şohen Yeruşalayim). Kudüs’te yaşayanların her gün iki kere ilahi affa mazhar olacağı yorumu,57zor zamanlarda farklı bölgelere dağılan Yahudileri Kudüs’e toplama arzusunun yansımasıdır. M.S. 70’te mabedin tahribi ve Kudüs’ün düşmesi Yahudiler üzerinde büyük olumsuz etkiye sebep olsa da rabbiler bu tarz yorumlarla ümit ışığını canlı tutmaya gayret etmişlerdir. Bu bağlamda gelecek bir zamanda Mesih’in geleceği, Yahudilerin yeniden Kudüs’ü ele geçirerek devlet kuracakları, Kudüs’ün yeniden eski ihtişamına kavuşacağı temaları rabbiler tarafından sıkça dillendirilmiştir. İnsanlara tam güven aşılamak için olmalı ki rabbiler bu bağlamda hatta son derece detay sayılabilecek konuları açıklamışlardır.58Kudüs’ün böylesine önemli konumu rabbilerin zihninde göksel Kudüs algısını da doğurmuştur.59Mistikler dünyanın yaratılışta gökyüzünün bir yansıması olduğu kanaatini taşımışlardır.60Bu yüzden rabbiler Kudüs’ün hem gökte hem yeryüzünde var olduğu ve yeryüzü mabedinin yıkılmasına rağmen göksel mabedin varlığını devam ettirdiğine inanmışlardır.61Apokaliptik yazılarda ahir zamanda göksel Kudüs’ün ve mabedin aşağıya ineceği ve yeryüzünde kurulacağı zikredilir.62Göksel Kudüs inanışının doğal bir devamı olarak gökyüzü ile yeryüzünün bir nevi kavşak noktası olarak tasavvur edilmiş olmalı ki Kudüs, mistik düşüncedeki Hayat Ağacı sefiraları içerisindeki en alt nokta olan Malhut sefirasını temsil ettiği ifade edilmiştir.63Malhut kelimesi kraliyet anlamına gelip yeryüzünün egemenliğini ifade eder ki bu olgu, Yahudilerin tasavvurlarında Kudüs’ün yeryüzündeki konumu hakkında ipucu vermektedir.

Yahudi ibadet ve dualarında Kudüs önemli yer tutmaktadır. Kudüs kıbledir ve tüm Yahudilerin ibadet sırasında Kudüs’e yönelmeleri gerekmektedir. Günlük dualarda Kudüs sürekli hatırlanır. Günlük Amida dualarından 14. kısmı tamamen Kudüs’e adanmıştır. Bu kısım “Günümüzde yeniden kurulsun Kudüs, merhamet şehri…” sözleriyle başlamakta ve “Senalar olsun Sana, ey Tanrı, Kudüs’ün kurucusu” sözleriyle bitmektedir. Tişa be-Av duasında “Kudüs için yas tutanlar” zikredilmektedir. Farklı dualarda Kudüs’ün yeniden kurulacağı teması işlenmektedir.

SONUÇ

Kudüs Yahudilerin kutsal şehri, kıblesi sayılır. Kudüs’ün önemi ilk başta politik arenada meydana gelmiş, sonradan zaman içerisinde Kudüs kutsallaşmıştır. Babil sürgünü ile kutsallaşma nihayete ermiş, ortak kabul görmüştür. Hem bu döneme hem müteakip dönemlere ait literatürde Kudüs özel yer tutmuştur. Kudüs’ün ayrıcalığının korunmasına özel ihtimam gösterilmiş, Kudüs’ün inşası ve yerleşimi, binaların yapılmasında dikkat edilmesi gereken hususlara kadar açıklanmıştır. Bunun yanında Kudüs’le ilgili sayısız menkıbeler üretilmiştir. Bu menkıbeler Kudüs’e kozmolojik ehemmiyet yüklemiş, metafizik öneminden bahsetmişler. Yine bazı menkıbeler apokaliptik mahiyette olup Mesihi Dönem gerçekleştiğinde Kudüs’ün sahip olacağı önem ve biçimi anlatmışladır. Tüm bu söylemler Yahudilerin zihninde Kudüs’ün önemini cilalayarak parlatmış, asırlar sonra Siyonistler bu zihniyete hitap ederek ve ondan faydalanarak dünya Yahudilerini kendi saflarında toplamaya çalışmışlardır. Siyon kelimesinin Kudüs’ün adlarından biri olduğunu göz önüne aldığımızda, Siyonizm kelimesinin de Kudüsçü anlamına geleceği ortaya çıkacaktır.

KAYNAKÇA

Armstrong, Karen, “The Holiness of Jerusalem: asset or burden”, Journal of Palestine Studies, 27 (1998/3), 5-19.

Avot de-Rabbi Nathan, [ed. S. Schechter], Vienna, 1887.

Charles, Robert Henry, The Apocrypha and the Pseudepigrapha of the Old Testamnet,Oxford UP, 1913, I-II.

Cline, Eric H., Jerusalem beseiged: from ancient Canaan to modern Israel, Michigan:University of Michigan Press, 2005.

Complete works of Josephus, [ed. William Whiston ve dğr.], New York: Bigelow Brown, yy.

Eldar Hasanoğlu, “Tanah’a Göre Kudüs’ün Kutsallaşma Süreci”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 24:2 (2015), 123-146,

Kroyanker, David, Yeruşalayim: Şehunot ve-Batim, Tkufot ve-Signonot, Yeruşalayim: Keter, 2006.

Midrash Rabbah, [ed. H. Friedman, Maurice Simon], London: Soncino Press, 1939,I-X.

Midrash Tanhuma I, [ed. S. Buber, tr. J.T. Townsend], New Jersey: Ktav Publishing House, 1989.

Midrash Tehillim, [ed. S. Buber], Vilna 1891.

Moshe Hallamish, “Jerusalem: in Kabbalah”, Encyclopaedia Judaica [2nd ed.], XI, 215.

Mustafa Yiğitoğlu, “Yahudilerin Tapınak Siyaseti ve Semavi Mâbed”, Türkiye İlahiyat Araştırmaları Dergisi, I:1 (2017), 43-52.

Nir, Rivka, Yeruşalayim le-Doroteya I: me-ir Yevusit le-birat am Yisrael, Raanana: ha-Universita ha-Petuha, 1984,

Oded, Bustenay, Toldot am Yisrael be-Yemey Bayit Rişon I: ha-memlaha ha-meuhedet, Raanana: ha-Universita ha-Petuha, 2007,

Ömer Faruk Harman, “Kudüs”, TDV İslam Ansiklopedisi, XXVI, 323-327.

Pesikta de-Rav Kahana, [ed. S. Buber], Lyck, 1868.

The Works of Philo: complete and unabridged, new updated edition, [tr. C.D. Yonge], Peabody: Hendrickson Publishers, 1993.

Shmuel Abramsky – Jacob Liver, “Jerusalem: in the Bible”, Encyclopaedia Judaica [2nd ed.], XI, 208-210

Şur, Natan, Toldot Yeruşalayim, I: ha-ir hekdem Yisraelit ve ad ha-tkufa ha-Bizantit, Tel Aviv: Devir, 1987.

Tanna debe Eliyyahu: the lore of the school of Elijah, [tr. William G. Braude, Israel J. Kapstein], Philadelphia: The Jewish Publication Society of America, 1981.

The Zohar, 2. bsk. [Harry Sperling, Maurice Simon, Paul P. Levertoff], London: The Soncino Press, 1984, I-V.

Yalkut Şim‘oni: Midraş al Torah, Neviim ve Ketuvim, Warsaw, 1877.

Yeşayahu Gafni, “Maamado şel Eretz Yisrael ba-todaa ha-Yehudit be-akbut mered Bar Kohba”, Mered Bar Kohba: mehkarim hadaşim, [ed. A. Openheymer- A. Rapaport], Yeruşalayim: Yad Yitzhak Ben Tzevi, 1984, 224-232.

Zeev Safray – Hanna Safray, “Keduşat Eretz Yisrael ve Yeruşalayim: kavim lehitpathuto şel ha-raayon”, Yehudim ve Yahadut be-Yemey Bayit Şeni, ha-Mişna ve ha-Talmud, [ed. Aharon Oppenhaimer ve dğr.], Yeruşalayim: Yad Yitzhak Ben Tzevi, 1993.

  1. Doç. Dr., İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi, İslami İlimler Fakültesi, eldar.hasanoglu@ikc.edu.tr. ↩︎
  2. Şehrin adı Kitab-i Mukaddes’te Y-R-V-Ş-L-M harfleriyle yazılıp Yeruşalim, birkaç yerde Y-R-V-Ş-LY-
    M harfleriyle yazılıp Yeruşalayim şeklinde okunur. Günümüzdeki kullanım Yeruşalayim şeklindedir.
    Kudüs şehri Yahudi kaynaklarda Yeruşalayim/Yeruşalim adıyla bilinse de, hitap kitlesinin aşina
    olduğu kavramı kullanmak adına çalışmada Kudüs ismi tercih edilmiştir. ↩︎
  3. Kroyanker, David, Yeruşalayim: Şehunot ve-Batim, Tkufot ve-Signonot, Yeruşalayim: Keter, 2006,
    40. ↩︎
  4. Yaratılış 14:18. ↩︎
  5. Josephus, Antiquites of the Jews, I:10.2. (Kaynak: William Whiston ve dğr., Complete works of Josephus,New York: Bigelow Brown, yy., I.) Tevrat’ta Hz İbrahim’in Kudüs’te yaptıklarıyla ilgili anlatılanlar arkeolojik bulgular tarafından henüz desteklenmiş değildir. Nir, Rivka, Yeruşalayim le-Doroteya I: me-ir Yevusit le-birat am Yisrael, Raanana: ha-Universita ha-Petuha, 1984, 4. ↩︎
  6. Bkz. Yuşa 2:1, 7:2, 8:1, 10:1-7. ↩︎
  7. Eldar Hasanoğlu, “Tanah’a Göre Kudüs’ün Kutsallaşma Süreci”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
    Dergisi, 24:2 (2015), 123-146, 132-133. ↩︎
  8. Kroyanker, Yeruşalayim: Şehunot ve-Batim, 29; Şur, Natan, Toldot Yeruşalayim, I: ha-ir hekdem Yisraelit ve ad ha-tkufa ha-Bizantit, Tel Aviv: Devir, 1987, 36-37. ↩︎
  9. Hasanoğlu, “Kudüs’ün Kutsallaşma Süreci”, 137. ↩︎
  10. Cline, Eric H., Jerusalem beseiged: from ancient Canaan to modern Israel, Michigan: University
    of Michigan Press, 2005, 314-315. Diğer muhtemel sebeplerle ilgili bk. Oded, Bustenay, Toldot am
    Yisrael be-Yemey Bayit Rişon I: ha-memlaha ha-meuhedet, Raanana: ha-Universita ha-Petuha, 2007,265-267. ↩︎
  11. II. Samuel 2:4-5:9; I. Tarihler 11:1-7, 13:5-17:15. ↩︎
  12. Sh. Abramsky – J. Liver, “Jerusalem: in the Bible”, Encyclopaedia Judaica [2nd ed.], XI, 208-210,
    208. ↩︎
  13. Kroyanker, Yeruşalayim: Şehunot ve-Batim, 29; Zeev Safray – Hanna Safray, “Keduşat Eretz Yisrael
    ve Yeruşalayim: kavim lehitpathuto şel ha-raayon”, Yehudim ve Yahadut be-Yemey Bayit Şeni, ha-Mişna ve ha-Talmud, [ed. Aharon Oppenhaimer ve dğr.], Yeruşalayim: Yad Yitzhak Ben Tzevi, 1993, 350. ↩︎
  14. Safray –Safray, “Keduşat Eretz Yisrael ve Yeruşalayim”, 345. ↩︎
  15. Hasanoğlu, “Kudüs’ün Kutsallaşma Süreci”, 140-143. ↩︎
  16. Yeşayahu Gafni, “Maamado şel Eretz Yisrael ba-todaa ha-Yehudit be-akbut mered Bar Kohba”, Mered Bar Kohba: mehkarim hadaşim, [ed. A. Openheymer- A. Rapaport], Yeruşalayim: Yad Yitzhak
    Ben Tzevi, 1984, 224-232, 231. ↩︎
  17. Armstrong, Karen, “The Holiness of Jerusalem: asset or burden”, Journal of Palestine Studies, 27
    (1998/3), 5-19, 12; Gafni, “Maamado şel Eretz Yisrael”, 231. ↩︎
  18. Safray –Safray, “Keduşat Eretz Yisrael ve Yeruşalayim”, 346-347. ↩︎
  19. Safray –Safray, “Keduşat Eretz Yisrael ve Yeruşalayim”, 345, 359. ↩︎
  20. Ömer Faruk Harman, “Kudüs”, TDV İslam Ansiklopedisi, XXVI, 323-327, 323-324. ↩︎
  21. II. Krallar 21:4, 7. ↩︎
  22. Mezmurlar 132:13-14. ↩︎
  23. Yoel 3:21. ↩︎
  24. Mezmurlar 48:2. ↩︎
  25. Mezmurlar 50:2. ↩︎
  26. Ağıtlar 1:1. ↩︎
  27. Neşideler Neşidesi 6:4. ↩︎
  28. Mezmurlar 122:2-3, 6-7. ↩︎
  29. Yeremya 3:17. ↩︎
  30. Yeremya 33:16. ↩︎
  31. Yeşaya 1:26. ↩︎
  32. Abramsky – Liver, “Jerusalem: in the Bible”, 209. ↩︎
  33. Örneğin bkz. Hezekiel 16, 22, 23. ↩︎
  34. Abramsky – Liver, “Jerusalem: in the Bible”, 209. ↩︎
  35. Yeremya 30:18-19, 31:38. ↩︎
  36. Zekeriya 8:3-5. ↩︎
  37. Hezekiel 40. ↩︎
  38. Hezekiel 45:1-8, 48:8-22, 30-35. ↩︎
  39. Yeşaya 24:23. ↩︎
  40. Yeşaya 27:13. ↩︎
  41. Yeşaya 57:11-12. ↩︎
  42. Yoel 3:17-21. ↩︎
  43. Zekeriya 12:7-9. ↩︎
  44. Midraş Tanhuma, [ed. Buber], Kedoshim 10; TB.Sanhedrin 37a. ↩︎
  45. Legatio ad Gaium, 294. ↩︎
  46. TB.Yoma 23a. ↩︎
  47. TB.Kiduşin 49b. ↩︎
  48. TB.Suka 51b. ↩︎
  49. Avot de-Rabbi Nathan, 48. ↩︎
  50. Yalkut Şim’oni, Naso. ↩︎
  51. Bereshit Rabbah, 14:8; Tanna de-be Eliyahu, 411. ↩︎
  52. TB.Yoma 54b. ↩︎
  53. Midrash Tehillim, 4:91.7. ↩︎
  54. TB.Pesahim 8b. ↩︎
  55. Avot de-Rabbi Nathan, 35, 103. ↩︎
  56. TB.Berahot 30a. ↩︎
  57. Pesikta de-Rav Kahana, [ed. Buber], 55b. ↩︎
  58. Örnekler için bkz. TB.Baba Batra 75b; Exodus Rabbah, 15:21; Song of Songs Rabbah 7:5; Avot
    de-Rabbi Nathan, 35, 106; Midrash Tanhuma, Noah 11. ↩︎
  59. Detaylı bilgi ve kaynaklar için bkz., Mustafa Yiğitoğlu, “Yahudilerin Tapınak Siyaseti ve Semavi
    Mâbed”, Türkiye İlahiyat Araştırmaları Dergisi, I:1 (2017), 43-52, 48-49. ↩︎
  60. The Zohar, II:50b-51a. ↩︎
  61. TB.Taanit 5a. ↩︎
  62. I. Enoch 90:28-29; IV. Ezra 7:26, 10:54. ↩︎
  63. Moshe Hallamish, “Jerusalem: in Kabbalah”, Encyclopaedia Judaica [2nd ed.], XI, 215. ↩︎